Demokrat Parti, 31 Ekim 2009’da Anavatan Partisi ile bütünleşerek hem tarihini zenginleştirmiş, hem gücünü arttırmış, hem de Türkiye’ye ümit vermiştir. Artık Türk siyasetinde eskisinden de güçlü bir Demokrat Parti vardır.Türkiye Cumhuriyeti, Türk ulusunun Atatürk’ün önderliğinde vermiş olduğu “ulusal bağımsızlık” ve “ulusal egemenlik” mücadelesinin bir ürünüdür. Ulusal egemenliğin en mükemmel şekilde gerçekleşebileceği devlet şekli olan Cumhuriyet, devletin bütün temel organlarının halk tarafından seçildiği, yönetenlerin yönetme yetkisini halktan aldıkları bir rejimdir. Dolayısıyla Atatürk’ün Cumhuriyetçilik anlayışı, esas olarak demokratik Cumhuriyetçiliktir. Ne var ki günümüzde Cumhuriyetimiz demokratik özelliğini kaybetmiştir. Ancak biz, demokrasiyi Cumhuriyetimize yerleştirmek için, Türkiye’nin birleşmesi için, Türkiye’nin barışması için iki parti bir araya gelerek büyük bir işbirliği gerçekleştirdik. Bu büyük uzlaşmayı kuşkusuz tarih yazacaktır.
Türkiye’nin ümide ihtiyacı vardır. Ümitsizlik, Türk halkını sıkıntıya sokmaktadır. Biz bu birleşme ve bütünleşme ile bir ümidi temsil ediyoruz: Demokratik ve ekonomik bir ümit.
Demokrat Parti, 1960-1980 döneminde iki darbe ve bir muhtıraya maruz kalmış bir siyasi görüşün temsilcisi olarak, çok partili demokrasinin yerleşmesi ve gelişmesi konusunda üstlendiği tarihsel ve geleneksel misyonun yanı sıra Atatürk’ün de vurguladığı gibi “demokrasi prensibinin en çağdaş ve mantıki uygulamasını sağlayan hükümet şekli olan Cumhuriyet”in korunması konusundaki kararlılığıyla Türk siyasi tarihinde yadsınamaz bir yere sahiptir.
Demokrat Parti, toplumsal uzlaşmaya dayalı “Büyük Türkiye” idealinin hayata geçirilmesi ile Atatürk Devrimi’nin temel amacı olan çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılabileceği inancını taşımaktadır. Bunun yanı sıra “Barışan Türkiye ve Yenilenen Devlet” anlayışına dayalı bir “Demokratik Merkez Siyaseti”nin, Türkiye’nin yakın dönemde karşı karşıya kaldığı ya da kalabileceği iç ve dış kaynaklı pek çok sorunun çözümünde belirleyici rol oynayacağı görüşündedir. Bu bağlamda devleti milletin hizmetkârı, orta sınıfı ise milli birliğin belkemiği olarak gören Demokrat Parti’nin temel amacı, toplumun tüm kesimlerine iş, aş, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik ve hukuki güvence sağlamaktır.
Atatürk ilkelerinin tartışmaya açıldığı, içinin boşaltılarak ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir dönemde, Demokrat Parti, yurttaşlarımızın adalet isteme hakkını, ifade özgürlüğünü, eğitim hakkını, temel hizmetlere erişimde fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik düzenlemeleri, bir başka deyişle “Sosyal Adalet ve Sosyal Devlet Reformu”nu hayata geçirerek Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden Halkçılığın gereği olan, ne var ki günümüz Türkiyesi’nde yok edilmiş olan sosyal hukuk devletini gerçekleştirme iddiasındadır.
Demokrat Parti, İnsanı Merkez Alır
Türkiye’de en çok saldırıya uğrayan, saptırılan ve tehdit altında olan devletin temel ilkelerinin başında ise Laiklik gelmektedir. Demokrat Parti, laik ve demokratik Cumhuriyet’in korunması konusundaki kararlılığıyla laikliği inanç özgürlüğünün ve toplumsal barışın güvencesi, ulusal birlik ve beraberliğin çimentosu olarak algılamaktadır. Laiklik İlkesi’ni devletin din kuralları ile değil, halkın iradesi doğrultusunda yönetilmesi, bunun sonucunda devletin herhangi bir inanca bağlı olmadan tüm inançlara eşit uzaklıkta durması, dolayısıyla vatandaşlarına karşı kamusal sorumluluklarını din ve mezhep farkı gözetmeksizin yerine getirmesi olarak değerlendirmektedir. Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın değişik inanç gruplarına hizmet verecek şekilde yeniden yapılandırılmasını öngörmektedir.
Demokrat Parti, “toplumsal barışı hedefleyen”, “insanı merkez alan” bir parti olarak gelir dağılımındaki adaletsizlikleri de ortadan kaldırmayı amaç edinmiştir. Bundan ötürü ekonomi politikasının nihai hedefi kalkınma değil, insanı fırsatla buluşturmaktır.
Üreten, istihdam ve zenginlik yaratan istikrarlı bir ekonomik anlayışı hedefleyen Demokrat Parti, “Rekabetçi Türkiye Vizyonu”nu benimsemiş bir parti olarak devletin rolünü “haksız rekabeti önleyici, düzenleyici ve rekabet gücünü geliştirmeyi özendirici” olarak görmektedir. Devletimizin ana niteliklerinden Devletçilik ilkesinin de temelinde bulunan “devletin düzenleyici ve yol gösterici” işlevlerinin günümüzde ihmal edilmiş olmasını, başta tarım sektöründe olmak üzere Türkiye’nin en önemli sorunlarından olan işsizliğin temel nedeni olarak değerlendirmektedir.
Ülkemizin son on yılda sadece borçlanan ve tüketen, dışa bağımlı bir ekonomik yapıya dönüşmüş olması nedeniyle büyük yatırım projelerinin ivedilikle hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. İşsizliğin önlenmesini, üretim artışını ve sosyal refahı beraberinde getirecek bu projelerin gerçekleşmesinde devlet rehber olacağı gibi lokomotif rol de üstlenebilecektir. Dolayısıyla tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin ihtiyaç duyduğu alt yapı yatırımları devlet eliyle özel sektöre yaptırılacaktır.
Kadınlarımızın, Siyasal Katılımları Artırılacak
Demokrat Parti, ekonomik politikaların yanı sıra sosyal politikalara da büyük önem veren bir partidir. Anayasamızda belirtilen “sosyal devlet”in görevi olarak eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla ve “Yenilenen Türkiye Vizyonu” çerçevesinde bir “eğitim seferberliği” başlatmayı hedefleyen Demokrat Parti, eğitimi Türkiye’nin varoluş mücadelesinin en etkin silahı olarak görmektedir. İktidara geldiği zaman zorunlu temel eğitimin 12 yıla çıkarılmasının yanı sıra “yaşam boyu eğitim”i uygulamaya koymayı, diğer yandan Cumhuriyetimizin temel ilkelerini esas alan bir “yükseköğretim reformu”nu planlamaktadır.
Özel bir “Çocuk ve Genç Stratejisi” geliştirme kararlılığında olan Demokrat Parti, Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan ayrı olarak örgütlenecek bir “Sokak Çocuklarıyla Mücadele Kurumu”nun ve bir “Gençlik Bakanlığı”nın kurulmasını da öngörmektedir.
Atatürk Devrimi ile birlikte insan statüsüne kavuşan, toplumsal ve siyasal yaşamda hak ve özgürlüklerini elde eden Türk kadınlarının günümüzde başta siyasal ve eğitim hakları olmak üzere hak ve özgürlüklerinden yeterince yararlanamadıklarının bilincinde olan Demokrat Parti, Cumhuriyet kazanımlarının savunucusu olarak Türkiye nüfusunun %51’ini oluşturan kadınlara her alanda insan ve yurttaş haklarının tam olarak tanınmasının sağlanmasını ilke ve hedef edinmiştir. Eşit muamele yerine sonuçlarda eşitlik ilkesini benimseyerek, kadınların siyasal katılımının ve temsilinin sağlanması amacıyla kadınların siyasal karar mekanizmasında, siyasal parti yönetimlerinde ve yerel yönetimlerde erkeklerle eşit oranda temsil edilmelerine yönelik yasal düzenlemelerin yapılmasına çalışacaktır.
Demokrat Parti, ülkemizde adaletli, nitelikli ve ulaşılabilir bir sağlık hizmetine ihtiyaç duyulduğu gerçeğinden hareketle hem özel sağlık sektörünü teşvik edecek, hem de vatandaşlarımızın sağlık hakkını koruyacak önlemleri içeren bir “Sürdürülebilir Sağlıklı Sağlık Sistemi” modelini geliştirmiş bulunmaktadır. Bu sistem uygulamaya konulduğunda vatandaşlarımızdan katkı payı alınmayacaktır.
Demokrat Parti, ayrıca, özgün spor politikasıyla, medya politikasıyla, bilim-teknoloji ve yenilikçilik anlayışıyla Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkabilmek için zorunlu olan çağdaş refah toplumunun yaratılmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
Türk Halkı, Birbirine Düşürülmek İsteniyor
Demokrat Parti, Türkiye’nin uygar dünyada hak ettiği yeri alabilmesi için Türk dış politikasının, ulusal çıkarlar ve evrensel insanlık değerleri esas alınarak bölgede ve dünyada barışın, istikrarın ve işbirliği içinde kalkınmanın hayata geçirilmesi ilkesi temelinde oluşturulması ve sürdürülmesi gerektiği düşüncesindedir. Diğer yandan içinde bulunduğu coğrafyada istikrar ve kalkınmanın sağlanması için Türkiye’nin daha etkin rol alması gerektiği inancını taşımaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, halen kendisine dışarıdan dayatılan, aslında yakın tarih içinde uluslararası antlaşmalarla çözümlenmiş olmasına karşın sorun haline getirilen konularla uğraşmaktadır. Partimiz, ülkemizin yakın dönemde karşı karşıya kaldığı ya da kalabileceği dış kaynaklı sorunlar karşısında hazırlıklıdır. Dış güçlerin dayattıkları, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden Terör Sorunu’nun yanı sıra Ermeni Sorunu’nun ve Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne katkı sağlayacak dış politika vizyonuna sahiptir. Batı dünyasının 19. yüzyıldan itibaren “Doğu Sorunu” olarak adlandırdığı Türk topraklarını parçalama ve paylaşma projesinin günümüzde “Ermeni Sorunu”, “Kürt Sorunu”, “Kıbrıs Sorunu” ya da “Ermeni Açılımı”, “Kürt Açılımı”, “Demokratik Açılım” vb. gibi adlandırmalarla devam ettiğinin bilincindedir.
Türkiye’ye yönelik plan ve projelerin bir diğer boyutu ise, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının etnik köken ve mezhep ayrımlarıyla birbirine düşürülmesidir. Bu ayrıştırıcı politikalar karşısında Türkiye, tarihinde hiç olmadığı kadar birlik ve beraberliğe ihtiyaç duymaktadır. Devletimizin kurucusu Atatürk’ün “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep aynı cevherin damarlarıdır. Bu damarlar birbirini tanısın” sözlerinin günümüzde sıkça hatırlanmasında ve hatırlatılmasında yarar vardır.
Ulusal birlik ve bütünlüğümüzün Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi yapay çatışmalar yaratılarak bozulmaya çalışıldığı bir dönemde, “Demokratik Merkez” parti olarak ulusumuzun tüm bireylerinin kardeşliğini hedefleyen, kimliğini sorgulamayan, devletin etnik köken, din ve mezhep ayırımı yapmaksızın yurttaşlarının bireysel özelliklerinin yaşatılması için güvence oluşturduğu bir siyasi anlayışı benimsiyoruz.
Bölücülük Konusunda, Asla Ödün Verilmemeli
Diğer yandan terör ve bölücülük sorununun, özellikle uluslararası bağlantılarından hareketle, sorunu yaratan dış güçlere karşı izlenecek ödünsüz ve etkili bir dış politikayla çözümlenebileceğinin bilincindeyiz. Bununla birlikte bölücü etnik terörün hedefi olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde devreye sokmayı planladığımız yeni bir “karma ekonomik kalkınma modeli” ile sosyo-ekonomik kalkınmada geri kalmış bu yörelerimizde bölücülükle mücadeleye katkıda bulunmayı amaçlamaktayız. Şöyle ki, devletin kamu kaynaklarıyla başlatacağı, yönetimini ise ilgili bölgelerin ticaret, sanayi, ziraat ve esnaf odalarıyla birlikte özel sektörün üstleneceği “2. Nesil Kamu İktisadi Kuruluşları”nın oluşturulması ile yöre halkı ortak ve hissedar yapılacaktır.
Sonuç olarak tepeden tırnağa yeni bir yapılanma, herkes için hak, özgürlük ve fırsatlar düzeni öngören Partimiz, gerçek demokrasiye ancak yenilenen bir anayasa ile kavuşulabileceğine inanmaktadır. Türkiye’deki mevcut anayasal sistemde kuvvetler ayrılığının sınırları kesin bir şekilde çizilmemiştir. Bu bağlamda Demokrat Parti olarak, yasamanın anayasal denetiminin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için yasama faaliyetlerinin anayasaya uygunluk denetimini yapacak ikinci bir meclisin, yani “Senato”nun kurulmasını kaçınılmaz görmekteyiz. Bunun da ötesinde, seçimlerde ülke barajının temsilde adaleti sağlayacak bir orana indirilmesini, Seçim Kanunu ile Siyasi Partiler Kanunu’nda çağdaş değişikliklerin yapılmasını, siyaset anlayışımızın temelini oluşturan “Yönetimde İstikrar, Temsilde Adalet” ilkesinin hayata geçirebilmesi açısından bir zorunluluk olarak değerlendiriyoruz.
Değerli Demokratlar,
Gerçek demokrasiye kavuşmak, laik Cumhuriyet’e sahip çıkmak, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü korumak için siyasetteki ihtilafları bir yana bırakarak birleştik, bütünleştik ve yukarıda ana hatlarıyla özetlediğim Demokrat Parti Programı’nı hazırladık. Başta Ar-Ge Teşkilatımız olmak üzere bu programın ortaya çıkmasında emeği geçen tüm değerli arkadaşlarımı kutluyor ve teşekkür ediyorum. Parti Programımızı okumanızı özellikle tavsiye ediyorum. Zira bu programın halkımıza doğru ve açık bir biçimde anlatılmasının, partimizin iktidara taşınmasına önemli katkı sağlayacağına inanıyorum.