30/09/2022

Demokrat Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik basın açıklaması yaptı




“İktidar KKTC’nin tanınmasını sağlayarak oynanan oyunu bozmalıdır”

 

“Sayın Kirişçi öbür dünyayı düşüneceğine bu dünyada mağdur ettikleri çiftçileri, köylüleri düşünsün!”

 

“İktidar, kanser olmuş bir ekonomiye ateş ölçüp aspirin verip duruyor”

 

“Sosyal yardım yapmakla övüneceğinize, yardıma muhtaçların sayısını azaltsaydınız keşke!”

 

 

(DP Basın Merkezi – 30 Eylül 2022) Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik bu hafta yaptığı basın açıklamasında gündemi değerlendirdi.

 

Çevik, Kıbrıs meselesiyle ilgili olarak iktidara öneride bulunarak “İktidar KKTC’nin tanınmasını sağlayarak oynanan oyunu bozmalıdır” dedi.

 

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin açıklamalarına da cevap veren Çevik, “Sayın Kirişçi öbür dünyayı düşüneceğine bu dünyada mağdur ettikleri çiftçileri, köylüleri düşünsün!” diye konuştu.

 

Ekonomideki sorunların kansere dönüştüğünü, tarımda tamamen dışa bağımlı hale geldiğimizi, TOKİ konutları üzerinden sosyal yardımlar meselesini ve Yunanistan ile yaşanan gerilimi de değerlendiren Parti Sözcüsü Neslihan Çevik’in açıklamaları şöyle:

 

“Avrupa Birliği, Kıbrıs’ta neyi planlıyor?”

 

AB kurumlarının son birkaç haftadır, Kıbrıs ile ilgili yaptığı açıklamalar pek hayra alamet değil. En son AB Parlamentosu Başkanı Roberte Metsole Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne yaptığı günübirlik ziyarette “tek Kıbrıs, tek üniter, egemen Avrupa Devleti olabilir” ifadesini kullandı. Metsole, AB’nin her zaman Güney Kıbrıs’ın tarafında olacağını, Kıbrıs bölünmüş kaldığı sürece, Avrupa’nın tamamlanmış olmayacağını söyledi.

 

Son zamanlarda yapılan açıklamalara bakınca Kıbrıs’ta edil ve kapsamlı bir çözümün pek de mümkün olmayacağı görülüyor. İktidarın yapması gereken tek şey, KKTC’nin tanınmasını sağlayarak oynanan oyunu bozmaktır. İktidara diyoruz ki; “2004 yılında uygulanan Annan Planı’nda olduğu gibi oyuna gelmeyin”. O zaman “yes be annem” diyerek planın geçmesi için mücadele eden AKP ve yandaşları, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde yüzde 75,38 oranında “hayır” oyu çıkmamış olsaydı Kıbrıs’ı kaybeden iktidar olarak tarihe geçecekti.

 

Sayın Kirişçi öbür dünyayı düşüneceğine,

bu dünyada mağdur ettikleri çiftçileri, köylüleri düşünsün!

 

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi 2023 yılında yapılacak seçimlerin önemini kendince öbür dünya ile anlatmaya çalıştı. Kirişçi, bununla ilgili olarak da "Seçimlerin hepsi kritikti, bunların hepsi önemliydi ama bu seçim çok daha önemli. Hepimiz öbür dünyaya gideceğiz. O tarafa gittiğimizde soracaklar. İnsanlık adına bu memleketin, milletin değil, tüm mazlum milletlerin selameti adına atmanız gereken hangi adımı attınız? Hamdolsun bunun verilecek cevabı var" dedi.

 

Tarım ve Orman Bakanı’na bazı sorularımız var:

 

Sayın Bakan zararına üretim yapan süt üreticilerinin durumunu bilmenize rağmen çiğ süt fiyatlarına zam yaptırmayarak vebal aldınız mı almadınız mı?

 

“Aslında üretici rahatlatılmalı, aksi takdirde çok çiftlik kapanır, çok inek kesime gider ve bir süre sonra süt krizi çıkar” demenize rağmen tamamen Cumhurbaşkanı’nın “enflasyon tetiklenmesin” diye düşünerek, “üreticiye zam yaparsak, sanayiciler de marketlerde satılan süt ve süt ürünlerine zam yapar” bunlardan dolayı üreticiye zam yapılmayacak baskısına boyun eğerek vebal aldınız mı almadınız mı?

 

Tarımda Türkiye’yi dışa bağımlı hale getirerek vebal aldınız mı almadınız mı? Eylül ayına gelinmesine rağmen çiftçilerimize verilecek destekler halen açıklanmamışken vebal aldınız mı almadınız mı?

 

Sayın Bakana bir de tavsiye verelim; “Bu dünyada çözmeniz gerekenleri çözer ve günahlarınıza da tövbe edersiniz;  öbür dünyada da daha rahat ederseniz.”

 

“Kanser olmuş bir ekonomiye ateş ölçüp, aspirin verip duruyorlar”

 

Seçim sathına girilmişken, Sayın Erdoğan’ın şapkadan tavşan çıkarmasını bekleyenler kabine toplantısı sonrasında hüsrana uğramış olsalar gerek. Çünkü kabine toplantısında çıkan müjdeler AKP Hükümeti’nin pansuman ekonomisi konusunda ısrarlı olduğunu gösteriyor. Yani kanser olmuş bir ekonomiye AKP hükümeti bir hemşire misali ateş ölçüp, aspirin verip duruyor. Ama iyileşme sağlanamıyor.

 

“Tarımda neredeyse tamamen dışa bağımlı hale geldik”

 

Örneğin; çiftçiye verilen müjde tarımda sistemik çöküşün önüne geçebilecek bir müjde değil. Her ne kadar çiftçiye daha önce elektrik konusunda yardım yapılmış olsa ve şimdi krediler sağlanmış olsa da tarımda neredeyse tamamen dışa bağımlı hale geldik.

 

2022 bütçesi tarıma sadece 22 milyar ayırmıştı. Halbuki fakirden alıp zengine veren korumalı mevduatın 70 milyar maliyeti var. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin rakamlarına göre; 2006 yılında Ofis yurtiçinden yüzde 99.9 ürünlerini alıyor. Buna karşın ithalatı ise sadece yüzde 0,1 ve 2020’de ithalat tam Yüzde 89,1!

 

İşte pansuman ekonomisi: “Tarımı bitirip, çiftçiye geç ödemeli kredi vermek”

 

“Milli ve yerli üretimde de dışa bağımlıyız”

 

Nitekim Türkiye bugün 100 Dolar ihracat yapabilmek için 70 Dolar ithalat yapmak zorunda. Yani milli ve yerli üretimde de dışa bağımlıyız.  Üstelik, ihracatımızın büyük bir kısmı Avrupa Birliği ile olduğu ve parite 97 olduğu için ticaret başına da 3 Dolar kayıp yaşıyoruz.

 

“Sosyal yardım yapmakla övüneceğinize

yardıma muhtaçların sayısını azaltsaydınız keşke!”

 

Kabine toplantısı sonrasındaki açıklamada bir diğer başlık ise TOKİ konutlarıydı. Sosyal yardım yapmak ile övüneceğinize, keşke 20 yıllık iktidar iktidarınız boyunca sosyal “yardıma muhtaç olan insanların sayısını yüzde 50, hatta yüzde 70 düşürdük” diyebilseydiniz. İşte bu gerçekten bir başarı olurdu!

 

“Bir ülkenin ekonomik durumunun parametresi köprüden geçen araç sayısı olamaz”

 

Yollardan ve köprülerden geçen araba sayısı,  bir ülkenin ekonomik durumunun parametresi olamaz. Bu büyük projeler kendilerine davetiyeli ihale verilen bir avuç müteahhit için gayet iyi ama ya vatandaş için ne anlama geliyor? 10.000 araba geçince, vatandaş akşam eve gittiğinde sofraya iki tas yemek koyabilecek mi, çocuğuna süt alabilecek mi, okul kıyafeti, ayağına ayakkabı alabilecek mi? Elbette ki hayır!  

 

“Amacımız milletimizi güven ve refah içinde yaşayacakları aydınlık bir geleceğe kavuşturabilmektir”

 

Görülüyor ki; AKP iktidarı sürekli olarak “pansuman ekonomisi” ile konsolidasyonu sağlamaya çalışıyor.  Ancak bu morallemeler hiçbir bir işe yaramaz. Kimsenin şüphesi olmasın ki “6’lı masanın adayı cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacak”.

 

Bizim amacımız bu seçimi yüzde 55’ler ile yüzde 60’lar ile kazanmak ve Meclis çoğunluğunu alarak milletimizi güven ve refah içinde yaşayacakları aydınlık bir geleceğe kavuşturabilmektir.

 

“Yunanistan ile kontrollü gerilimi tırmandırıyorlar”

 

Daha önce ve defaten, AKP Hükümeti’nin Yunanistan ile kontrollü bir gerilim yaratmaya çalıştığını söylemiştik.  Bunu tekrar etme ihtiyacı hissediyoruz; çünkü bu gerilimi tırmandırmaya devam ediyorlar.

 

Muhalefet senelerce Yunanistan’ın Ege adalarında uluslararası hukuka aykırı şekilde silahlanmasına karşı çıkarken, muhalefete de sert söylemlerde bulunuyorlardı; “savaşlar lordu, barış düşmanı” diyorlardı; “vatan haini” diyorlardı. Kalemşör gazetecilerin bir kısmı “keçilerin otladığı adalar için mi müdahale edelim?” diyerek gülüyordu.

 

“İçerideki başarısızlıklarını dışarıdaki gerilimle kapatmaya çalışıyorlar”

 

Peki,  “şimdi ne oldu da Yunanistan’ın Türkiye’ye yapmış olduğu dalaşmalar ile bu kadar ilgili hale geldiniz?” Ne olduğunu söyleyelim: seçim yaklaştı ve içerideki başarısızlıklarını dışarıdaki sözde başarılarıyla, makyajlarla kapatmaya çalışıyorlar. Ancak bunu yaparken sadece hamaset yapmakla kalmayıp, Yunanistan’ın da elini güçlendiriyorlar.

 

“Bir gece ansızın gelebiliriz” dediklerinde, Yunanistan’a tam da istediğini verdiler. Yunanistan “bakın işte Türkiye de aynı Rusya gibi agresif bir devlet” diyerek, Rusya savaşı sonrası yekpare olan Batı ile arasını iyice sıkı fıkı yapıyor. Türkiye ise NATO ve AB ile arasındaki mesafeyi açmış oluyor.

 

Bunun bir sonucunu F-16’larda yaşadık. ABD Meclisi Yunan lobisinin de etkisi ile Biden’dan Türkiye’ye F-16 satısı için bazı garantiler istedi. Bunlardan birisi, Türkiye’nin F-16’ları Yunan havasında kullanmaması ve bir diğeri de NATO’yu ve üyelerini tehdit edecek hareketlerden kaçınılması.

 

AKP hükümeti şimdi de Şangay İşbirliği Teşkilatı üyeliğinden bahsediyor. Nitekim Rusya bile “hem NATO hem Şangay üyesi olunmaz” diyor.

 

“Seçim kaygısı ile başımıza yeni çoraplar örüyorlar”

 

Güya denge politikası dedikleri bu politika esasen iç siyasete yönelik pragmatist bir politika. Amaç milli duyguları sömürerek, sözüm ona, “Batıya meydan okuyan, Yunanistan’a had bildiren bir görüntü” ile puan kazanmak. Böyle dış politika olmaz. Türkiye’nin önüne gelen fırsatları kullanıp milli çıkarlarımızı güçlendireceklerine, seçim kaygısı ile başımıza yeni çoraplar örmeye devam ediyorlar.

 

“BM Uluslararası Deniz Hukuku çerçevesinde hükümetler arası bir anlaşma yapılabilir”

 

Peki, çözüm ne? Ege ve Doğu Akdeniz’de sorunların çözümü diplomasi ve uzlaşı ile olur. Özellikle derin deniz kaynaklarının ortak paylaşımı için BM Uluslararası Deniz Hukuku çerçevesini de gözeterek hükümetler arası bir anlaşma yapılabilir. Böyle bir çözüm kıta sahanlığı ve Kıbrıs sorunlarının çözümü için yeni kapılar açabilir.