“Tüm Demokratları TBMM’ye gelen Sosyal Medya Yasa tasarısına karşı durmaya, gerekirse 24 saat nöbet tutmaya davet ediyoruz!”
“20 yıllık koalisyonsuz bir iktidarın suçu değil mi kendi vatandaşlarına istihdam yaratamamak?”
“Binlerce ineğin kesilmesinin suçu ve vebali kimin omuzlarında?”
(DP Basın Merkezi – 05 Ekim 2022) Demokrat Parti Doç. Dr. Neslihan Çevik, gündemle ilgili açıklamalarda bulundu.
Çevik, çiğ süt fiyatlarının artırılacağı duyumları üzerine, iktidarın bilerek üretici ile sanayiciyi karşı karşıya getirdiğini belirtti.
Göçmenler hakkında yapılan sembolik haberler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Çevik, “20 yıllık koalisyonsuz bir iktidarın suçu değil mi kendi vatandaşlarına istihdam yaratamamak?” diye konuştu.
TBMM’de görüşülen ve ilk iki maddesi geçen sansür yasası hakkında da yorumda bulunan Demokrat Parti Doç. Dr. Neslihan Çevik, şu görüşleri dile getirdi:
“TBMM’de görüşülen sansür yasasına dikkat”
Daha önce Mayıs ayında TBMM’ye gelen “dezenformasyon” ama doğru adı ile “Sosyal Medya Sansür Yasası” Meclisin yeni yasama döneminin başlamasıyla birlikte yeniden Meclisin gündemine geldi. Dün ilk maddesi de kabul edildi.
Elbette ki ülkemizin sosyal medya yasasına ihtiyacı olduğu açık ve net bir gerçekliktir. Ancak iktidarın bu yasa teklifi “çok tatlı görünümde bir zehirdir”.
Milletimiz çok haklı olarak sosyal medyada yapılan “linçlerden ve nefret söylemlerinden” usanmıştır. AKP iktidarı da bu haklı tepkiyi sömürerek, fırsattan istifade etmiş ve bir sansür teklifi oluşturmuştur.
Nereden biliyoruz? Bunca zaman sosyal medya da on binlerce karalama suçu işlenirken ve kişilik hakları yok sayılırken, iktidar tüm bunlara seyirci kalmış ve sadece “Cumhurbaşkanına hakaret” olarak tanımladığı paylaşımlara müdahale etmiştir.
Söz konusu yasanın 29. Maddesi “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçlamasını” tanımlamış ve suça 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası vermenin yolunu açmıştır.
Bu madde “iktidara gri bir alan yaratmaktadır”. İktidar muhalif seslerin hepsini yekpare bir şekilde yanıltıcı bilgi olarak tanımlayabilecektir. Mesela, yolsuzlukların ifşası!
“Bu yasa bir muhalif avıdır!”
Aynı şekilde, bu yasa kararı idareye yani devletin kurumlarına bırakıyor; mahkemelere değil. Bu ne demek? Cevap “sosyal medyada 200.000 neferimiz var” diyenlerin ifadesinde saklı. Kendi dezenformasyonları ve linçleri ile ilgili hiç bir şey yapılmayacak; onlar serbest bölgede istediklerini yapacak ama muhalefete gelince yasa demokrasinin kılıcı gıbı boynumuzda asılı olacak.
Mesela, İç İşleri Bakanlığı, Mersin’deki teröristi CHP’nin kurumsal kimliğiyle ilişkilendirenlere bir soruşturma açacak mı? Bunun olmayacağına elbette ki biliyoruz.
Bu yasa bir muhalif avıdır! Demokrat Parti olarak “nasılsa seçimler yaklaştı” demeden tüm Demokratları bu yasaya karşı durmaya, gerekirse 24 saat nöbet tutmaya davet ediyoruz. Halkımızı da bu tatlı görüntüsündeki zehre karşı uyarıyoruz.
“İçişleri Bakanı eleştiri yapanları hedef alıyor”
Anadolu Ajansı geçtiğimiz günlerde İstanbul Esenyurt’ta düzensiz göçmenleri evlerinde barındıran 2 kişinin tutuklandığı haberini yaptı. 3’ü Cezayir, 7’si Suriye, 42’si Fas uyruklu toplam 52 göçmen yakalanmış. Bu göçmenleri evlerinde barındıran 2 kişiye ayrıca 311.000 Lira idari para cezası kesilmiş. Operasyonu yapan polisler İçişleri Bakanına bağlı ancak Bakan Bey her yaptığı açıklamada “sınırlarımız yolgeçen hanına döndü, elini kolunu sallayan ülkeye giriyor” eleştirilerini yapanları hedef alıyor.
AKP iktidarı eli ile sınırlarımız açıldı, mayınlar temizlendi. Sadece Ermenistan sınırımızda mayınlar kaldı ve kısa süre sonra onlar da temizlenmiş olacak.
“Toplum adeta uyutuluyor”
İktidar gelen herkesi “Ensar-muhacir” diyerek, “ümmet kardeşliği” adı altında kabul ediyor. Onlara birçok yardım da yapıyor. Ancak korkarız ki “toplumun biriken öfkesini yatıştırmak için” bu çeşit küçük operasyonlar yaparak medyaya servis ediyor. Tıpkı uyuşturucu operasyonlarında olduğu gibi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin miktar olarak en çok uyuşturucusu AKP iktidarı döneminde sınırlarımızdan içeri girmiş. Bunda da arada bir yapılan operasyonlar sayesinde toplum adeta uyutuluyor.
Yandaş medya “Suriyeliler ve diğer göçmenler gitmesin” diye manşetler atıyor. “Yoğun emek gerektiren sektörlerde yetişmiş eleman sıkıntısı yaşarız” şeklinde de haberler yapıyorlar. Adama sormazlar mı? 20 yıllık koalisyonsuz bir iktidarın suçu değil mi kendi vatandaşlarını istihdam yaratamamak? Türkiye sanayisi göçmenlere muhtaç hale geldiyse, mevcut istihdam olanakları vatandaşlarımızın kaliteli bir hayat sürmesine izin vermiyorsa, bunun suçlusu iktidar değil mi?
“Açıklanan fiyat kadük oldu”
Geçtiğimiz haftalarda USK (Ulusal Süt Konseyi) çiğ süt fiyat kararını açıklamıştı ve zam yapmadan fiyatı 7,50 Lira olarak sabit tutmuştu. Bunun birçok üreticiyi ve çiftliği batıracağını söylemiştik ve en geç bir yıl içerisinde ülke olarak yurtdışından süt ithal etmek zorunda kalacağımızı belirtmiştik.
Kararın üzerinden çok kısa bir süre geçmesine rağmen açıklanan fiyat kadük oldu. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden üreticiler ve çiftlik sahipleri fiyatın kabul edilemez olduğunu söylediler. Üreticilerin tepkileri bu defa çok farklı oldu. Bazı sanayicilerin de buna destek vermesiyle birlikte ülkemizin değişik yörelerinden sütün litresinin 8,50 Liradan alındığı bilgileri gelmeye başladı.
“Binlerce ineğin kesilmesinin suçu ve vebali kimin omuzlarında?”
Bu duruma Ulusal Süt Konseyi’nin ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çıtı çıkmıyor, derin bir sessizlik hakim. Aldığımız duyumlara göre bu hafta içerisinde çiğ süt litre fiyatı 7,50 Liradan 9,00 Liraya çıkarılacak. Litre başına devlet tarafından verilen destek oranı da yine aynı şekilde 50 Kuruş olarak devam edecek.
Sonunda bu iş bu noktaya gelecekti madem, neden en başında böyle yapmadınız? Üretici ile sanayiciyi bilerek ve isteyerek neden karşı karşıya getirdiniz? Bu 2 haftalık süreç içerisinde binlerce ineğin kesilmesinin suçu ve vebali kimin omuzlarında?
Demokrat Parti olarak her zaman söylediğimizi bir kez daha tekrarlayalım ki duymayan kalmasın; ÜRETMEZSEK TÜKENİRİZ.
Bu iktidar madem “yerli ve milliyim” diyor, o halde ülkemizin elindeki en değerli hazinesi olan Anadolu ve Trakya topraklarında tarım ve hayvancılığın hakkını versin. Hatta çiftçinin ve üreticinin karşısında değil, bilakis yanında olsun!